"GEZİ İLE İLGİLİ OYUN OYNAMAK HALKI GALEYANA GETİRMEK OLUR”
Tüm Türkiye gibi gezi eylemlerini, gezideki çocuklarımızı gençlerimizi asla yadsımadım. Dün de yadsımadım bugün de yadsımam. Bir röportajımda geziyi savunan bir oyun gelse oynamayacağımı söyledim. Oynamam, neden kaşıyayım bu toplumu tahrik etmek olur. Bu kadar hassas bir konu var. Tiyatrolar kapatılma tehlikesinde, insanlar birbirine girmiş ne yazık ki gençler katledilmiş, bir takım politikacılar yanlış konuşmuş. Bütün bunların üzerine ben de devletin desteği ile halkı galeyana getirecek bir oyunu neden oynayayım. Ben her şeyin dengesini tutmaya çalışıyorum.
“OTOKONTROL AYRI SANSÜR AYRI”
Eğer bir tiyatrocu fazla politik konulara giriyorsa bıraksın. Fazla uç noktalara giren arkadaşlarımız oldu. Ben onları otokontrole alacağım dedim. Otokontrol ayrı bir şey sansür ayrı bir şey.
“SANSÜRLE SANAT OLMAZ AMA OTOKONTROL ŞARTTIR”
Kimse bize karışmıyor bunu temin ederim. Sansürle sanat olmaz ben bunu her zaman savunurum ama denetim şarttır. Otokontrol şarttır. Parayı verir denetler. Bu para nereye harcandı? Hangi öğrenciye ne ödendi? Hangi dekora ne kadar harcandı? Devlet bunları denetlemek zorundadır. Bu dünyanın her yerinde vardır. Sınırı başındaki adam koyar. Sansürün sınırını ben koyarım benim işime fazla karışıldığında ben bir dakika derim. Bu benim bildiğim iş senin bildiğin iş değil! Kendi içimde otokontrolü ele alırsak bizi kimse uyaramaz. Nerede kiminle dans ettiğimizi ben biliyorum ve bir amaç uğruna ben buradayım. Hayatımı koymuşum ortaya.
“BENİM SİYASİ PARTİLERLE İŞİM YOK”
Benim iktidarlarla partilerle hiç işim yok. Ben hiçbir siyasi tarafın adamı olmadım. Ben konservatuar mezunu değilim, ben yedi dil bilmiyorum, ben Fransa’da eğitim görmedim. Ben Yedikule’den çıkmış figüran olarak bu tiyatroya girmiş ve bu tiyatronun başına getirilmek zorunda kalmışım. Tiyatro gerçekten yönetilemez bir durumdaydı. Ben bir tiyatro adamıyım ve tiyatroda var oldum.17 yaşında bu tiyatroya girdim. Evimdeki toplu iğneyi bile bu tiyatroya borçluyum. Hangi dönemde ya da hangi iktidarda olursa olsun ki 6-7 senedir direniyordum gelmemek için. Her şeye rağmen buraya getirildim ve bu görevi kabul etmek benim için bir borçtu, onurdu.
ŞEHİR TİYATROLARI NEDEN GERİLEDİ?
Tiyatronun son 10-15 yıldır gerilemeye gittiğini görüyordum. Ve de bunu iktidarlara bağlamıyordum. Tiyatro yönetilemez durumdaydı. Ben bu göreve gelmeseydim belki de bu tiyatro bu kadar canlanmayacaktı. Kovulsam da bu tiyatronun kapısında yatacağım gitmeyeceğim ta ki emekli olana kadar. Ben bu cehaletimle bu tiyatronun başına geldimse, böyle bir aileye sahip oldum ise ve de bunu keşfeden Kadir Başkan ise ona teşekkür etmek gerekiyor.
İNSANLAR TİYATROYA NEDEN GİTMELİ?
Repertuarla olsun halka yakın söylemlerle olsun biraz da reklamasyonla biz bu seyirciyi tiyatroya getireceğiz. Bilet paralarımız 10 ile 15 lira arasındadır, çocuk tiyatromuz 3 ile 5 lira arasındadır. Pahalı diyemezler çünkü onlar özel tiyatro peşindedirler. Tabi ki özel tiyatrolara da gidecekler. Tabi ki özel tiyatrolar da devlet tarafından desteklenecek. Demokrasiler yerleştikçe sanata daha çok önem verilmek zorunda zaten.
Tiyatromuzu birini okul haline getiriyorum. Kerem Yılmazer tiyatrosu ocak ayında eğitime başlıyor. Bedava kurs veriliyor. Sınavla talebe alacağız. İnsanlar tiyatronu kapatılma kuşkusundan kurtulsun. Beyoğlu’nda bir salon peşindeyiz. Karaca tiyatroya yıkım kararı çıktı onarılır onarılmaz talip oldum ve söz aldım Kadir Başkandan bu kadar işin içinden nasıl çıkacaksın dedi bana. Yeni kadro vereceksin dedim. Bir sürü genç bir sürü mezun alacağım onlarla yöneteceğiz dedim.
TELEVİZYONU TİYATRO BESLER Mİ?
Reklamı, sinemayı, televizyonu biz oyuncular yani tiyatrocular besleriz. Son 10-15 yıldır daha da yaygın hale gelmiştir. Televizyonun ilk yıllarında sinema oyuncuları daha çok çıkıyordu reklamlara, dizilere. Şimdi konservatuvarlılar seçmelere giriyorlar.
“ALTERNATİF TİYATROLARA KOSTÜM VE DEKOR YARDIMINDA BULUNACAĞIZ”
Alternatif tiyatrolara ben alternatif sahneler diyorum. Orada beğeni ile izlediğimiz oyuncuların çoğu devlet ve şehir tiyatrosundan. Şehir tiyatrosuyla yetinmeyip kendilerini daha ileriye götürüp gerçekten oradaki maaşlarını da orada harcayan insanlar… Yüzyıllık bir aksesuar depomuz var. Bu amatör değil ama alternatif sahne diye düşündüğümüz arkadaşlarımıza, tiyatrolarımıza kostüm ve dekor yardımında bulunacağız.
TİYATROCULARIN TEŞFİK İKRAMİYESİ
350 kişi arasında 39 kişi hak etmemiş görünüyor, rapor alarak, oyuna gelmeyerek kurumu zedeleyici hakaretlerde bulunuyor. Bunlara ödenmemek üzere bir liste yapılıyor bu liste bir türlü imzalanmıyor. Çünkü yönetimde ki arkadaşlarımız bu arkadaşlarla kötü olmak istemiyor, bu bizim iç sorunumuz ve bu 39 arkadaşla kötü olmamak için üç yüz küsur kişi mağdur ediliyor. Ocak ayında arkadaşlarıma söz veremiyorum. Ama peşindeyim. Büyük bir artış ve rahatlama imkanı ve kadroları olacak.
“TİYATRO HER İKTİDARIN VİTRİNİDİR”
Bana göre tiyatro ya da sanatın herhangi bir dalı her iktidarın vitrinidir. Hiçbir iktidar bu vitrini karartmak istemez ve parlatılmasından yanadır. Tiyatro toplumun bir tek kesimine hitap etmez. Toplumun bütün kesimlerine hitap eder. Benim en büyük eleştirim repertuardı. Neden klasikler oynanmıyor, kim oynayacak? Tabi ki devlet ya da şehir tiyatrosu. Dünyaca bilinen bir klasiği Shakespeare’in içindeki bir cümle birinin hoşuna gitmeyecek diye ben o cümleyi çıkarmam. Bir kere bu kesin.
DÜNYADA VE TÜRKİYE’DE TİYATRO RAKAMLARI
İstanbul’da yılda sadece 6500 oyun sergileniyor. Londra’da 33 bin, Berlin’de 7 bin, Paris’te 27 bin, Seul’da 67 bin. İstanbul’da kişi başına düşen oyun sayısı 0,2. Berlin’de 0,7, Londra’da 1,8, Paris’te 0,5 New York’ta 3,5 Amsterdam’da 0,9 Seul’da 1,4. Böyle bir gerçekle karşı karşıyayız. Londra’da 20 milyonun üzerinde tiyatro bileti satılırken bu rakam İstanbul’da 2,3 milyon. Bu biletlerin tutarı da yılda 1 milyar doları buluyor. Bu miktarın 150 milyonu devletin kasasına vergi olarak giriyor.
“KIZLARIMLA BİR ANDA YALNIZ KALDIK”
3,5 ve 8 yaşlarında 2 kız ile 40 yaşlarındaki baba bir anda yalnız kaldı. Hayat öyle gerektirdi. Ve biz üçümüz birlikte büyüdük. Onlardan öğrendiğim çok şey oldu. Kızlarım benim gibi bir adam aramaktan vazgeçsinler. O sıcak eli, samimi eli yakaladıklarında gitsinler ben her zaman arkalarındayım.
İYİ TİYATROCULAR YETİŞİYOR MU?
Bundan sonra maalesef yönetmeliğimizde konservatuarını okumayan, yüksekokul mezunu olmayanlar tiyatrolarımıza alınmıyor. Eğer başarabilirsek bu yönetmeliğe şöyle bir madde koyacağız. Özel bir kurul ya da jüri tarafından olağanüstü bir yetenek olduğu kabul edilen ama konservatuar mezunu olmayan bir iki kişi bile olsa bu kumpanyaya dahil edilebilir maddesi koydursak çok memnun olacağım.
Özel okullardaki konservatuarlar iş garantisi vermeden mezun ediyorlar. Sonra acısını biz çekiyoruz. Geliyorlar bize ekmek ver diyorlar. Kadron varsa biraz da yeteneği varsa iş veriyorsun. Peki, diğerlerine ne yapacağız. Tiyatro bir eğitim yeri, herkes pırıl pırıl değil. Uyuşturucu batağında olan birçok genç var. Biz 10 çocuğu kurtarırsak o 10 çocukta başka bir 10 çocuğu kurtarırsa o zaman iyi şeyler yapabiliriz. Ben bana bu fırsatı verene kazık atmam, attığım kazık ne olur, bir tülühat yapılıyor, oyunda hiçbir şekilde böyle bir şey yok, bir laf geçiyor. Ve bu laf güncel anlamda kullanılan bir kelime. Bu çocuğu tiyatrodan uzaklaştırılıyor. Ve bu çocuk bana geliyor. Ben bunu nasıl kurtaracağım, nasıl arkasında duracağım. İşte bu provokasyona giriyor.
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’IN 2012 ‘DE ŞEHİR VE DEVLET TİYATROLARININ ÖZELLEŞTİRİLMESİ İLE İLGİLİ KONUŞMASI HAKKINDA
Bütün dünya klasikleri siyaseti içinde barındırır. Sanat siyasetin dışında tutulamaz. Herkesin bir özür dileme şekli vardır. Ben koskoca adama özür nasıl dilenir öğretemem, öğretmek konumunda da değilim. Ama en azından beni buraya getirenler ondan icazet almıştır. Beni araştırmadan mı getirdiler sanıyorsunuz. Benim bu tiyatroda sevilmemin dışında otoritemden, disiplinimden söz edilmediğini mi zannediyorsun. Ama en azından bizim başımıza bela olmaz, tiyatronun derdini bizden alır. Belediye içinde, hükümet içinde tiyatroları der çünkü iyi yönetilmediği için dert... Tiyatroyu yönetenler tiyatrocu olmalı.
“KEŞKE AKM’Yİ BANA VERSELER”
Keşke AKM’yi bana verseler ben orayı bir yıl içinde canlandırırım. Kendi yağımla kavrulup şehir tiyatrosundaki 900 elamanımı kurtarmaya. Ekmeklerini verdirmeye çalışıyorum. Ve tiyatromu kapattırmamaya çalışıyorum. Ben intihar ederim. Benim dönemimde kapatılmasına. Ne istiyorsam veriyorlar. Okul yapacağım diyorum mimarlar geliyorlar. Artık kapatılan sahneleri bir başkası düşünsün. Şinasi sahnesini, kesilen ağaçları, onu da zeytinciler düşünsün.
“TÜSAK KABUL EDİLEMEZ”
TÜSAK 13. Maddesi Kabul edilemez ve biz şehir tiyatroları bunun dışında. Bir adam gelmiş elini taşın altına koymuş. Kendi tiyatrosu için, birilerinin ekmek parası için, 900 kişi, 9 sahne, 3 sınıflık eğitim yeri ve sözünü aldığımız Açıkhava tiyatrosu uhde bizim içimizde, , her şeyimi, hayatımı ortaya koyuyorsam, Birileri çıksın TÜSAK için, devlet tiyatrosu için bir şeyler yapsın. Çocuklarımı göremiyorum. Eşim ile Dünyayı gezecektim olmadı. Her şey bitti. Benim gösterdiğim gayreti birileri de göstersin. Niçin her şeyi ben yükleniyorum.