Skip to main content
x 

Metin Feyzioğlu'ndan önemli açıklamalar

Feyzioğlu : "Gül, aday olursa oy vermem"

Metin Feyzioğlu'ndan önemli açıklamalar
Metin Feyzioğlu'ndan önemli açıklamalar

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu dün gece Abbas Güçlü ile Genç Bakış'ta Okan Üniversitesi öğrencilerinin sorularını yanıtladı, gündeme dair çarpıcı açıklamalar yaptı.     

GÖREVİMİ RAHAT YAPAMIYORUM
- Ben herşeyden önce bir avukatım. İnsanların haklarını savunuyorum. Ama Türkiye'de görevimi rahat yapamıyorum.

CUMHURBAŞKANI HUKUKA AYKIRI DAVRANDI
- Cumhurbaşkanı'nın internet yasasını onaylamasına iki cevabım var. Salt hukukçu cevabım Cumhurbaşkanı anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi gibi uluslararası üst metinlere aykırı olduğunu düşündüğü metni bir kereden birşey olmaz diye onaylayamaz. Twitter mesajında hukuka aykırılığı kabul ediyor, Hükümet'le görüştük bunlar düzeltilecekmiş diyor ve onaylıyor. Aslında Meclis'e geri gönderme yetkisinin bütün şartlarının oluştuğunu kendisi de söylüyor. Yapması gereken kanun yürürlüğe girmeden düzeltilmesi için Meclis'e göndermeliydi. Çok açık, tereddütsüz bir şekilde Cumhurbaşkanı'nın takdir yetkisini hukuka aykırı bir şekilde kullanması söz konusu. 

GÜL ADAY OLURSA OY VERMEM
 - Yurttaş Metin olarak ise elimde bir yaptırım var, o da 29 Haziran'da yapılacak cumhurbaşkanlığı ilk tur seçiminde oyumu kullanmak. Herkes seçimler Ağustos'ta diye bekliyor ama değil, çünkü anayasaya göre ilk tur seçimin 60 gün önce yapılması gerek. İnterneti bu kadar çok kullanan ve özgürlüklerden yana olduğunu söyleyen sayın Cumhurbaşkanı bu yasanın hukuka aykırılıklarının giderilmesi için elindeki yetkiyi kullanmak zorundaydı. Kullanmazsa ben de bana sistemin verdiği oy yaptırımını buna göre kullanacağım. 

CHP'YE SES KAYDI GÖNDERMESİ
- Hiçbir kaydın, kasetin Meclis kürsüsü de dahil olmak üzere, hiçbir ortamda yasa dışı yöntemlerle elde edildiğini bile bile dinletilmesine ve bundan politik menfaat peşine düşülmesine razı değilim. Çünkü o zaman tutarlı bir söylem geliştiremezsiniz. Bir başkası yaptığında yeri göğü inleteceksiniz ama kendiniz yaptığında hak olacak. Olmaz böyle birşey. Ayrıca yasal dinleme de olsa bunun internetten, radyolardan, televizyonlardan yayınlanması yasal değildir. 

İKTİDAR ELDEN GİTMEDEN DÜZENLESİNLER AYAKTA ALKIŞLAYACAĞIM
- Yaklaşan seçimlerde kendilerine kısa vadeli güvenli limanlar yaratmak istediklerini anlıyorum. Ama ben başka bir öneri getiriyorum; interneti sansürlemek suretiyle Türkiye'yi üçüncü lige düşürmeyi dahi göze alanlar, birgün iktidarları bittiğinde, karşılarına gizli görevlendirilmiş tanıkların, üzerinde sahtecilik yapılmış dijital verilerin ve kes yapıştırla istenilen anlam çıkartılmış ses tapelerinin konulacağını ve bugün zulme uğrayan binlerce yurttaş gibi, onların da zulme uğrayabileceğini, dolayısıyla elde imkan varken daha uzun vadeli düşünüp, interneti sansürlemek yerine, yasadışı veya sahte deliller ya da gizli tanıklıkla mahkumiyetleri önleyecek yasal değişiklikleri yapmalarını bekliyorum. Bunları yaparlarsa istediğiniz programda ayağa kalkıp alkışlayacağım.

YOKLUK YAPTIRIMININ ŞARTLARI OLUŞMADI
- CHP sayın Erdoğan Teziç'in bir görüşüne dayanarak HSYK yasasını Anayasa Mahkemesi'ne götürdü. Ben Meclis'in yeterli çoğunlukla çıkarmış olduğu bir kanunda yokluk yaptırımı kullanabileceğini sanmıyorum. Yokluk yaptırımının hem örneği yoktur, hem de şartları oluşmamıştır. CHP'nin başvurusunun sebebi yürülüğe girdiği andan itibaren birkaç gün içerisinde, iptal edilene ya da yürütmesi durdurulana kadar verilebilecek zararların önlenmesi çabasıdır. Anayasa Mahkemesi ne karar verecek bilemem. 

ÖYM'LERİN KALDIRILMASI YENİDEN YARGILAMA İÇİN YETERLİ BİR SEBEP
- Özel Yetkili Mahkemeler antidemokratik olduğu sebebiyle kaldırıldı. Ama Ergenekon, Balyoz Fenerbahçe davası,  bunların hepsi o mahkemelerden çıktı. Bunların tamamı Meclis tarafından meşruiyeti sorgulanır hale getirilmiş davalar. Sırf bu sebeple, bu davaların yeniden görülmesi zorunlu. Başka bir sebep aramaya bile gerek yok. 

- Ben bunu Cumhurbaşkanı ve Başbakan'la da görüştüm. İkisi de haklısın bu geçici 2. Madde olmamalıydı ve kaldırılmalı şeklinde yaklaştı. Biz de yeniden yargılama yapılmasının formüllerini ortaya koyduk. Bu hafta büyük bir kısmı Meclis'e indi ama yeniden yargılama kısmında çok somut önerdiğimiz formüller maalesef henüz inmedi. Ama kamuoyu baskısı ve muhalefet partilerinin aktif katılımıyla Genel Kurul'da ekleme yapılması belki mümkün olur.  Olmazsa da halk bunun yaptırımını siyaseten ortaya koymalıdır. 

DÜNKÜ HSYK DA YANLIŞTI, BUGÜNKÜ DE YANLIŞ, TEKLİF EDİLEN DE
- 12 Eylül 2010'dan önceki HSYK yapısı yanlıştı. Değişmesi lazımdı fakat değişiklik bağımsızlığı sağlamak üzere olmalıyken HSYK daha da bağımlı hale geldi. Sonra iktidar koalisyonu çatladı ve Hükümet HSYK'nın belirli dairelerinin cemaat tarafından kontrol edildiği iddiasına dayanarak HSYK'yı Adalet Bakanı'nın etkin olduğu bir yapıya dönüştürmek üzere adım attı. Adalet Bakanı'nı yargıdan sorumlu bakan haline getiren baştan aşağı antidemokratik bu teklif de, bugünkü HSYK da, dünkü HSYK da, üçü de yanlış. Muhalefetin dün karşı çıktığı HSYK yapısını bugün kanının son damlasına kadar korumak yerine yeni bir yol önermesi gerek.

İSTERLERSE YARGIYI BAĞIMSIZLAŞTIRMAK 1 HAFTALIK İŞ
 - Biz 'Yargı kime bağımlı olmalıdır?' gibi yanlış bir soruyla başlıyoruz. Bunun doğru cevabı olmaz. Doğru soru 'Yargı nasıl bağımsız olmalıdır?' Yargı bağımsızlığı elimizden gidiyor diyorlar. Olmayan birşey nasıl elinden gidecek? 

- Biz Yargı'nın HSYK eliyle nasıl bağımsızlaştırılacağına dair anayasa değişikliği önerisini noktası virgülüne kadar ortaya koyduk. Yapmak isterlerse 1 haftalık iştir ama doğru sorudan başlamıyoruz.

MUHALEFET VE MEDYA YENİDEN YARGILAMAYI GÜNDEMDEN DÜŞÜRDÜ
- Yeniden yargılama formülünü altını çize çize toplumun gündemine getirmesi gerekenler, basın yayın organlarının bir kısmı, muhalefet vs. olayı mecrasından çıkarıp, Özel Görevli Ağır Ceza Mahkemeleri sanki sütten çıkma ak kaşık, kanımın son damlasına kadar koruyacağım onları gibi bir tutumla, şimdi bunları görmezden gelelim, aman yolsuzluk dosyası gündemden düşmesin diyerek yeniden yargılamanın gündemden düşmesine büyük katkıda bulundular.  

FATİH HİLMOĞLU'NUN DURUMU ADAM ÖLDÜRMEYE TEŞEBBÜSTÜR
- Ergenekon tutuklusu Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu'nun başına gelen adam öldürmeye teşebbüs noktasındadır artık. Fatih Hoca mahkum değil, tutuklu. Eğer hükümlü olsaydı Cumhurbaşkanı'nın çoktan, sağlık durumu sebebiyle kendisi hakkında özel af çıkarması veya yine sağlık durumu sebebiyle infaz kanununa göre infazına ara verilmesi gerekiyor. Tutuklulukta böyle bir hükme bile ihtiyaç yok. Tutuklama bir tebdirdir. Fatih Hilmioğlu'nun şu haliyle kaçacak bir durumu var mı? Onu orada bir saat daha tutmak bile adam öldürmeye teşebbüstür. Çıkarılması lazım. Kuddusi Okkır örneği hala gözümüzün önündedir. Kuddusi Okkır tuvalete gidecek hali bile kalmamışken, kaçma tehlikesi sebebiyle yatağına prangalıydı. Bu eziyet. Gün gelecek bu eziyetleri yapanlar, sorumluluklarının karşılığını görecekler ama adil yargılamayla. 

TÜRKİYE 6 SAATTE İNSAN HAKLARI ŞAMPİYONU OLUR
- Bizim Hükümet'e ve sayın Cumhurbaşkanı'na sunduğumuz öneriler dizisinde gerekçesiz bir şekilde kişileri tutuklayanların, mahkum edenlerin, tahliyelerini reddedenlerin yüzünden Türkiye'nin AİHM'de veya Anayasa Mahkemesi'nde tazminata mahkum edilmesi durumunda o tazminatın kendilerinden alınması düzenlemesi var. Türkiye'yi hukuk devleti yapmak sadece 6 saat sürer. Sabah resmi gazetede böyle bir  kanun hükmü geçirin, bunu sayın hakimlerimiz okusunlar, öğleden sonra Türkiye insan hakları şampiyonu olur. 

- Bu tahliye kararlarını inatla vermeyen, hukuka aykırı davranan hakimlere doğrudan kişisel kusurları sebebiyle tazminat davası açılması yolu bizim önerimiz çerçevesinde ama bir miktar değiştirilerek açılıyor. 

TÜBİTAK RAPORU BALYOZ'DA YENİDEN YARGILAMA İÇİN YETERLİ
- TÜBİTAK'ın sahtelik raporu Balyoz davasının en önemli delili olan 5 nolu hard disk çökerttve Balyoz'da yeniden yargılamanın bütün şartları doğdu. Ancak geçici 2. Madde olduğu sürece bugüne dek 100'ün üzerinde sahte delili görmezden gelen yapı orada durduğu sürece yine de yeniden yargılamada umut yoktur. Ama bizim teklifimiz çerçevesinde geçici 2. Madde kaldırılır, ÖGM'lerin kapısında kilit vurulur ve yargılamalar genel mahkemelerde yapılmaya başlanırsa, başlandığı gün verilecek yeniden yargılama dilekçesi ve TÜBİTAK raporu dosyanın açılmasını sağlayacaktır. Ve ilk gün tahliyelerin alınması gerekir. 

MERKEZİNE İNSANI KOYMUŞ BİR SİSTEM İSTİYORUM
- Adliye binasının saray diye nitelenmesi yetmiyor, içine adalet koyulması lazım. Herkesin adliye binasına kendi evine gider gibi huzurlu gittiği, buradan adalet çıkar güvenini duyduğu, keyfi bir şekilde kurallarının yorumlanmadığı bir ülke istiyorum. O zaman yatırımcı da Türkiye'ye güvenerek gelecek. Merkezine insanı koymuş bir siyaset, bürokrasi ve yargının olduğu bir Türkiye istiyorum. 

CESARETE EMANET BİR YAPIDA YARGI BAĞIMSIZLIĞINDAN SÖZ EDİLEMEZ
- Cesarete emanet edilmiş bir yapıda yargı bağımsızlığından söz edemeyiz. Yargı bağımsızlığından söz edemezsek hukuk devletinden de söz edemeyiz.