Skip to main content
x 

Yılmaz Özdil'den kızdıracak açıklamalar!

Hürriyet Gazetesi Yazarı Yılmaz Özdil, dün gece Abbas Güçlü ile Genç Bakış'a konuk oldu.

Yılmaz Özdil'den kızdıracak açıklamalar!
Yılmaz Özdil'den kızdıracak açıklamalar!

Hürriyet Gazetesi Yazarı Yılmaz Özdil dün gece Abbas Güçlü ile Genç Bakış'a konuk oldu. Hem gündeme hem de 2013'e dair çarpıcı yorum ve açıklamalar yaptı. İşte İstanbul Özyeğin Üniversitesi'nden ekrana gelen Genç Bakış'ın geniş özeti;
 
KEŞKE BAŞBAKAN BİR BİRA İÇSEYDİ
-Dağıtmadan toparlayamazsınız. Ve bunu ancak şimdi yapabilirsiniz. Erik çalın, raylarda koşun. Çünkü en vahim gençlik hatası gençliğinizi yaşamamaktır. Bugün Türkiye'yi yönettiği iddiasındaki insanların dramı budur. Gençliklerini yaşamamışlar. Gençliğinizi yaşayın bizi ancak siz kurtarabilirsiniz.
- Tayyip Erdoğan bir tane bira içseydi bugün Türkiye çok daha iyi bir durumda olurdu. Bunu alkol manasında söylemedim. Bir bira içen adamın dinsiz olmadığını görürdü. Ya da bir bira içtiğin zaman hayata başka pencereden bakmadığını görürdü.
 
2013'TE BELİRLEYİCİ OLAN CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ
- 2013'te daha sarsıntılı bir türbülans dönemi bekliyorum. Yılın ilk saatlerinden itibaren yeni gerginliklerimiz olur.
-2013'te bizim için belirleyici olacak cumhurbaşkanlığı seçimidir. Cumhurbaşkanlığı seçimi hem AKP'nin iç dinamiklerinin, hem devlet bürokrasisinin hem devlet bürokrasisine müdahale eden tarikatların, cemaatlerin ilgi alanına giriyor. Bu üç grubun çatışmasının şiddetleneceğini düşünüyorum.
 
MİLLET, ABDULLAH GÜL'Ü SEÇER
- Cumhurbaşkanını halka seçtirirsen bu millet Abdullah Gül'ü seçer.
- 367 tartışmalarıyla başlayan saçmalık Türkiye'yi bu noktaya getirdi. Dönüp yine cumhurbaşkanını Meclis seçsin bile diyebilirler.
 
ODTÜ BİR ZİHNİYET AKRABALIĞININ İFADESİ
- Bugün öğrenciyi tahrike denler, sokağa çağıranlar, öğretim üyelerini aşağılayanlar bu ülkede daha önce oynanmış filmleri, ODTÜ'de yıllar önce yaşanan ve  faciayla sonuçlanan olayları izlediler.
- ODTÜ bir zihniyet akrabalığının ifadesidir. ODTÜ'de okumayan ama ODTÜ'lüler gibi düşünen öğrenci ve vatandaş sayısı çok yüksek. ODTÜ olduğu sürece siz bu ülkede Büyük Ortadoğu Projesini gerçekleştiremezsiniz. Meselenin özü budur.
-  Üniversite adına kınama açıklama yapan akademisyenlerin akademisyenliği tartışmalıdır. Bireysel olarak yapabilirsin. O üniversitenin tüm öğretim üyelerinin, öğrencilerinin ortak fikri olamaz ki. Sen bunun referandumunu mu yaptın? Üniversite olarak kınayamazsın.
 
TAŞ ATARAK BİR YERE VARAMAYIZ
- Her ne kadar romantik görünse de, gençlik duygularımıza hitap da etse şiddetle olmaz. Yani polisin yaptıklarına ya da iktidarın yaklaşımına karşı biri olarak söylüyorum; taş atarak biryere varamayız.
 
OY VERİNCE DEMOKRAT MUHTEŞEM YÜZYIL İZLEYİNCE CAHİL
- Millet sana oy verdiğinde demokrat oluyor aynı millet Muhteşem Yüzyıl'ı izlediğinde ecdadını bilmeyen cahiller oluyor. Bu yakşalım doğru değil.
 
EN BÜYÜK RİSK HUKUKTA
- Türkiye her zaman iyiye gider. Biz asla karamsarlığa kapılmamalıyız. Türkiye fabrikalarını, limanlarını kaybedebilir, bankacılık sektörünün dışına atılabilir, eğitim bile yabancılaşabilir. Mecbur kalınırsa toprak bile kaybedilebilir. Bunların her biri gün gelir geri alınır. Ama hukuk giderse bizi bir daha hiçbirşey bir arada tutamaz. Önümüzdeki süreçte Türkiye'nin en büyük riski hukuktadır.
 
AKP TARİHE DAMGA VURACAK KADAR BAŞARILI
- Sandık sonucuna bakarsak,  AKP gerçekten tarihe damgasını vuracak kadar başarılı. Üstüste kazanma performansı açısından olağanüstü bir skor var. Ama buna öncesinden başlayarak bakmak gerek.
 
BUNDAN SONRAKİ SEÇİMDE DE BİR OPERASYON BEKLİYORUM
- Mesela 2001 krizi. 2001'de Türkiye'de dünyadan bağımsız bir kriz yaşandı inanılmaz iflaslar, işsizlikler... Yürüyemeyen bir Başbakan ve yolsuzluk iddialarıyla çok yıpranmış bir iktidar ortağı vardı. Bu atmosferde AKP iktidara taşındı. Sonraki seçim dönemine yaklaşırken 27 Nisan muhtırası yayınlandı. O muhtıra bana göre 2001 krizi gibi, Türkiye'ye özgü bir müdahaleydi. Ve o müdahaleyle AKP'nin yüzde 30 civarında olduğu söylenen oy oranı etki tepki vesilesiyle sıçradı. 2011 yılında da kasedi çıkmayan kimse kalmadı. Türkiye'de iktidar alternatifi ya da koalisyon ortağı  olabilecek iki parti vardı. İkisi de kasetlerle, gizli telefon kayıtlarıyla, şantaj haberleriyle imha edildi ve meydan yine AKP'ye kaldı. Dolayısıyla oylarını az bile arttırıyorlar. Ben bundan sonraki seçimde de benzer bir operasyon bekliyorum bir vatandaş olarak. Biz müdahaleyi eski alışkanlıklarımızla sürekli askerden bekliyoruz ama görüyoruz ki farklı yöntemlerle birileri sürekli siyasete müdahale ediyor.
 
19 YAŞIMDA OLSAM SESİMİ TWİTTER'DAN DUYURURDUM
- 19 yaşımda olsam sesimi twitter'dan duyururdum. Zannettiğiniz kadar yalnız ve güçsüz değilsiniz. Sosyal medya asla sansürlenemeyen bir gerçek
 
İKİNCİ CUMHURİYETİ ÇOK HAYIRLI BULUYORUM
- Biz konferans bile izlemezdik. Öyle bir nesildik. Ve bugün bizim lakayitliğimiz, cumhuriyet değerlerini hoyratça kullanmamız, etnik kökenlere, inançlara saygı göstemememiz yüzünden toplum bu noktaya geldi. Bizim jenerasyonun ve bizden önceki kuşağın hesabını siz ödüyorsunuz. Bizim kuşağa göre çok daha fazla kafa yoruyor ve sahip çıkıyorsunuz. Dolayısıyla ikinci cumhuriyet derken birinci cumhuriyetin üzerindeki kabuğun çıkması ve altından sağlıklı cildin çıkması olarak görüyorum ve çok hayırlı buluyorum.
 
MESELE DOKUNULMAZLIKLARIN KALDIRILMASI DEĞİL
- Mesele BDP'li vekillerin dokunulmazlığını kaldırmak değil. Türkiye Avrupa'da ve belki de dünyada en çok parti kapatan ülke. Çünkü kapattığı partinin aynı kadrolarlarla tekrar açılmasına izin veren devlet bizimki. Böyle bir komedi dünyanın hiçbir yerinde olamaz. Bir dönem sen celalleniyorsun, birilerini hapse atıyorlar filan senin gazını alıyorlar bunu da saklamıyorlar. Sonra kendi bildiklerini yapmaya devam ediyorlar.
- Dağda silahla gezen teröristtir. Ama elinde silah bulunmayan ve hukuk kuralları çerçevesinde mücadele veren insanla ancak, aklınla ve hukukla mücadele edebilirsin. Bu basireti Türkiye'nin göstermesi lazım. Biz bir taraftan PKK silah bıraksın diyoruz, bir taraftan da elinde silah olmayan adamı teröristlikle suçluyoruz. Tutarlı olmuyor. Bu çelişkiler de hergün oyunu biraz daha arttırmasına sebep oluyor.
 
ETNİK TAHRİKLER BİZİ BÖLEMEZ
- Türkiye ebrudur. Kim Kürt, kim Çerkez belli değildir. O yüzden parçalanma mümkün değildir. Bunu bildikleri için bizi masaya oturtmaya çalışıyorlar. Vurarak bunu yapamıyorsun, mümkün değil. Türkiye'de hiçbir Türk vatandaşı bir vatandaşına Kürt diye saldırıda bulunmaz. Tam tersi de olmaz. Böyle birşey bugüne kadar olmadı. Bu tür etnik tahrikler bizi bölemez.
 
ARTIK SANSÜR MÜMKÜN DEĞİL
- Sansürle ve medya yönlendirmesiyle iktidar olunamayacağının bir numaralı şahidi ve kanıtı AKP'nin kendisi. AKP iktidara gelmeden önce bütün medya AKP aleyhine yazı yazıyordu. Bütün medyanın karşı olduğu AKP iktidara geldi. Dolayısıyla medya haber verme görevi dışına çıktığında aslında toplumda karşılık bulmuyor. Haber veren doğru bildiğini söyleyen medya toplumda karşılığını buluyor. Şu an yaşadığımız medya ortamındaki tek sesli korodan çekinmeyin. Artık sansür mümkün değil. Sosyal medya Türkiye'de herhangi bir bilginin sansür edilemeyeceğinin kanıtıdır.
 
ORHAN PAMUK VE ÇILGIN TÜRKLER
- Türkiye'de çok ciddi kitap okunuyor. Şu Çılgın Türkler'in okunma oranını Orhan Pamuk hayal bile edemez.
 
KÖŞE YAZARLIĞINA İNANMIYORUM
- Ben köşe yazarlığını severek isteyerek ya da planlayarak yapan biri değilim. İşimi kaybetmemek için köşe yazarı oldum. Bana o dönem çalıştığım patronum köşe yaz dedi. Ben de yok yazmayacağım demedim. Peki dedim ve yazdım. Ben köşe yazarlığına inanan bir gazeteci değilim.  Gazete ne demek istiyorsa vatandaşa haberiyle manşetinden söylenmeli.
- Dünyanın hiçbir gelişmiş ülkesinde bu kadar köşe yazarı olan bir ülke olmaz. Çünkü köşeyazarlığı büyüdüğü zaman, köşeyazarları çok para kazanıyor. Sekreter, şoför, büyük oda derken paranın biryerden kısılması lazım. Bu sefer gerçekten haberi getirecek olan muhabir kadroları, işten atılıyor ve vatandaş gazeteci olarak sadece köşe yazanları tanıyor. Bu da bir ego yaratıyor.
- Balkan Harbi'nden beri yazan abilerimiz var. Bir gazetecinin okunup okunmadığını, o gazeteye faydalı olmadığını hissetmesi lazım ve herkes de bunu hisseder. Bu hissiyat bittiği gün mesleği bırakırım.
 
İZMİRLİ OLMAK İZMİR'DE DOĞMAK DEĞİL
- Ananem Giritli. Biz Türkler en fazla sırtından bıçaklanan ve en fazla sürülen milletizdir. Benim ananem Girit'ten sürüldü. Ve mübadeleyle Anadolu'ya geliyorlar Mustafa Kemal döneminde. Gaziantep'te toprak veriyorlar. 5 sene işlersen tapusu senin olacak. O sırada rahmetli dedem Karayolları'nda görevli. Siirt'ten Hakkari'ye, Bingöl'den Muş'a bütün asfaltta dedemin emeği vardır. Teknikerdi. Hatta Alanya'daki Ulaş Dinlenme Kampı benim dedemin soyadını taşır.
- Orada görevliyken ananemle tanışıyor. Evleniyorlar. Görevi gereği Mardin'deyken annem dünyaya geliyor. Daha sonra İzmir'e taşınıyorlar. Annemle babam evleniyor. Ben İzmir'de dünyaya geldim.  Babam Aksaray'lıdır. İzmir'de doğdum büyüdüm İzmir'i çok severim. Ama Malatyalı olsaydım da keşke yine aynı İzmir'i yazabilseydim. İzmirli olmak İzmir'de doğmak anlamına gelmiyor.
 
DAHA MAÇ BİTMEDİ
 İzmir sosyolojik ve siyasi olarak incelenmesi gereken bir şehir. Çünkü çok partli rejime geçtiğimiz dönemden bugüne yapılan genel seçimlerin tamamının sonucuna baktığınızda eğer ki İzmir sonuçları Türkiye sonuçlarıyla örtüşüyorsa bir sorun yok. Ama İzmir sonuçları Türkiye geneli sonuçlarıyla çakışıyorsa o iktidar gidiyor. 10 yıldır AK Parti henüz İzmir'i AKPlileştiremedi. Daha maç bitmedi.
 
NEDEN GAVUR İZMİR?
- Gavur ismini İzmir'e takan bizzat Anadolu Müslümanlarıdır. Ve aslında orada kastettikleri bugün Alsancak bölgesinde işgal öncesinde levantenlerin yaşadığı bölgeydi. Müslüman Türkler Kadifekale, Bayraklı bölgesindeydi ve bizim hemen yanımızda Musevi mahallesi vardı. İzmirli Museviler de Punta yani Alsancak'a Gavur İzmir derdi. Çünkü aslında oradaki gavurluk bir din değil refah ifadesidir.
 
MISIR POPCORN OLDU BİZ CORNFLEKS OLURUZ
- Türkiye Türkiye'yi yönetemiyor, Arap dünyasını nasıl yönetecek. Mısır Arap Baharı  adı altında popcorn oldu, aynı Beyaz Saray yüklenmesiyle biz de herhalde cornfleks olacağız.
 
DEVRİM BAŞARILMIŞTIR
- Mustafa Kemal o gemiye bindiğinde Alevi, Kürt diye bakmadı. O günkü Türkiye'nin nüfusu 10 milyon civarındaydı ve o gün onun ideallerine inanan insan yüzde 1'di. Bugün bana göre yüzde 70. Dolayısıyla tarih ve zaman devrimin lehine çalışmış ve devrim başarılmıştır. Türkiye çağdaşlıktan geriye döndürülemez.
 
ÖZELLEŞTİRMEYE DEĞİL YABANCILAŞTIRMAYA KARŞIYIZ
- Özelleştirmeye karşı değiliz. Ama telefonu gidip Arap'a verirsen karşıyız. Özelleştirme adı altında yabancılaştırma yapıyoruz, buna karşıyız. Dünyanın hiçbir ülkesinde yabancı bankacılık oranı Türkiye'deki kadar yüksek değildir. Battı diye dalga geçtiğimiz Yunanistan bizden iki tane banka satın aldı. Biz bir tane Ziraat Bankası şubesini rica minnet açtık.
 
SOL PARTİLER BECERİKSİZ
- Daha ortak paydalarda buluşabiliriz. Mustafa Kemal'in yanında bizim ilk Diyanet İşleri Başkanımızın müftü olduğunu unutmayalım. Bir insanın din adamı olması Kemalist olmasına engel değil. Veya bir Nakşibendi tarikatı şeyhinin milli mücadelede insanları örgütleyip Anadolu'ya silah kaçırdığını ve daha sonra Mustafa Kemal tarafından İstiklal Madalyası ile ödüllendirildiğini unutmamamız gerekir. Bize şablon olarak bakıyorlar ve bizim de öyle bakmamızı istiyorlar. Dolayısıyla mesele sağ sol meselesi değildir. Doğru yönetime bakmamız gerekir. Türkiye'de sol olduğunu iddia eden partilerin iktidara gelememelerinin sebebi solcu olmaları değil beceriksiz olmalarıdır.