Hakan Ural ve Ferda Yıldırım’ın sorularını yanıtlayan acılı evlat öncelikle Ferdi Aydın’ın iddialarına açıklık getirdi.
“ASLA AİLE DOSTUMUZ DEĞİL, KENDİSİNİ HİÇ TANIMIYORUM”
“Ferdi Bey’in aile ile yakınlığı kesinlikle yoktur. Ben kendisini hiç tanımıyorum. Daha önceden de kendisini hiç görmedim. Aileden olan birini tanımama gibi bir imkânım asla yok. Annemin patronu değil kendisi, bu da yanlış. Kendisi sadece bir işletmeci. Annem ile sadece 11 aylık bir iş birlikleri var ve ondan öncesi yok. Kendisini hiç görmedim, tanımıyorum. Ben annemin birçok sahnesine gittim, birçok patronu ile tanıştım, hepsiyle aram çok iyidir. Annem beğenmediği ortamlara, beğenmediği kişilerin olduğu sahneye asla beni sokmak istemez. Annem ortamı güvenli bulmuyorsa, sevmiyorsa oraya benim gelmem bir anne hissiyatıyla uygun değilse benim onun oraya gittiğinden haberim olmaz. Ben İstanbul’da yaşıyorum. Annemin burada sahne aldığı bir mekan daha var. Annem oraya gittiğinde hep orada olurum. Sonrasında annem gelir benim evimde kalır ama bahsedilen kişinin sahnesindeyken bana hiç haber verilmez. Ben de annemin sahne aldığı yerleri bir yıldır takip etmeyi bırakmıştım, reklamlardan görürdüm. Bu şahıs ile ilgili bana bugüne kadar hiç bilgi verilmedi.”
“ANNEMİN BAŞ DÖNME VE TANSİYON SORUNU VARDI”
Tuğberk Yağız Gülter, Güllü’nün belinin kırık olduğu yönündeki haberleri de yalanladı:
“Bundan yıllar evvel, ben çocukken annem bir trafik kazası geçirdi. Ayağına platin takıldı. Beli yamuk kaynadı. Aslında belinde bir platin yok. Ayağında vardı ve bu da insanların merak ettiği konulardan biri. Annemin hareket etmesi, roman oynaması imkânsız gibi gösterildi. Bu da doğru değil. Annem gayet hareket eden, sadece bel ağrısı tuttuğunda biraz daha yavaş hareket eden biriydi. Tanıyan bilir. Bir roman havası ya da hareketli müzik olduğunda veyahut ev işleri yaparken bir hareketli müzik olduğunda annem hareketi asla kısıtlamaz. Binlerce birlikte göbek attığımız videomuz var.
Annemin vertigosu yok ama son bir yıldır baş dönmesi ve tansiyon problemi vardı. Biz de sürekli bu nedenle hastanelere gidiyorduk. Denge problemi ara ara oluyordu. Evdeki kayganlık yüzünden düşmesi de ilk değil. Ben de düştüm, annem de birkaç kez düştü. Hatta evdeki kaygan zemin nedeniyle eve gelen polis memuru bile kaydı. Bunu bizzat kendisi de söyledi. Kamera kayıtlarında da mevcut. Evde sadece orası değil, odanın her yerine bir ton sıvı sıkılır. Arap sabunu, çamaşır suyu gibi... Sadece annemin aldığı ve ‘Özellikle bunlar kullanılacak’ dediği bu sıvılar sıkılır. Hatta eve gelen temizlikçi ablalar cama yaklaştığında ‘Aman orayı silme, orada zaten çok olmuyoruz’ derdi. Haliyle orada bir kalıntı kalırdı. Diğer yerlerde hareket daha fazla olduğu için oralar matlaşırdı. Ama evin tamamı normal bir evden çok daha kaygan. Özellikle evin tüm cam kısımları daha az silindiği için jilet gibi kaygan.”
“EVDE BAŞKA ERKEKLERİN OLMASI SÖZ KONUSU DEĞİL”
“Yan tarafımızda da Çiğdem Abla ile ağabeyi oturuyor. Bir de iddialarıyla gündeme gelen alt komşumuz Reyhan teyzemiz var. Biz de kendisini çok severiz. Daha evvel onun binadan tahliye edilmesi için imza toplandı. Tek imza vermeyen annemdi. Sebebi de Reyhan teyze kızı ile yaşar, kendisi de kızı da akli denge olarak pek sağlıklı değil ama iyi insanlardır.”
“CAMI KIRIP İÇERİ GİREN BENİM”
“Olaydan sonra evden iki erkek çıktı” iddiasına da açıklık getiren Tuğberk Yağız Gülter, şunları söyledi:
“Olaydan sonra evden iki erkek çıkması imkânsız. Çünkü o gün sadece evde ablam, Sultan ve annem vardı. Olaydan sonra eve ilk girenler erkek olarak olay yeri inceleme ekipleriydi. Ablam, annem düşünce çığlıklarla inince haliyle evin anahtarını almayı akıl edememiş ve olay yeri inceleme de kapıyı çekip çıkmış. Biz de annemi morga koyduktan sonra eve giriş yapacaktık ancak kapıları açamadık. Çünkü parmak izimiz yoktu. Mecburen yan komşumuzdan izin alarak eve girdik. Annemin terastaki camını kırarak ben içeri girdim. Sağdan soldan başka türlü giriş yok. Benim girdiğim gibi girmek için de yan komşunun rızasının olması gerekiyor. Zaten bu kamera kayıtlarında da var. Olay sonrası camı kırarak eve giren tek kişi benim. Başka birinin girme imkânı yok, mümkün değil.”
“ANNEM O GÜN AŞIRI ALKOLLÜYDÜ”
Güllü’nün “O ne lan?” cümlesi üzerine sorulan soruya ise Tuğberk Yağız Gülter şu cevabı verdi:
“Annem o gün aşırı alkollüydü. Annemin biz görselini görmesek bile, alkollü olduğunda yaptığı ve bizim anladığımız bazı hareketleri vardır. Mesela ‘O ne lan? Hazır mıyız? Benimkiler! Neredesiniz? Hadi bakalım’ gibi söylemleri olurdu. Biz annemi görmesek bile sesini duysak anlardık aşırı alkollü olduğunu. Mesela ben annemle telefonda konuşurken bile, eğer alkollüyse durduk yere ‘Hazır mıyız?’ derdi. Annem aşırı alkollü olduğunda böyle tepkiler verirdi.
Annem gözlük kullanırdı ve gözlük kullanmasa önünü göremeyen bir kadındı. Telefona bile bakamazdı. Annemin normal hayattaki duruşu da eğikti bel sorunundan dolayı ve dengesi ara ara kaybolurdu. Normal yürüyüşü buydu.”
“KAMERALARI EVE TAKAN BENİM”
“Annem son 1,5 aydır beni sık sık çağırıyordu, yemekler yaptığını söylüyordu ama yüz yüze en son 1,5 ay evvel görüştük. Telefonla konuştuk ama bir araya gelemedik. Bu arada benim nişanlımla yaşadığım evde kameralar vardır. Annem geldiğinde çok beğenmişti. Annemin evine de kameraları alıp takan, monte eden kişi de benim. Sebebi de anneme ufak miktarda bir borcum vardı. Ben de anneme olan borcumu para vermek yerine kamera aldım, hediye ettim. Çünkü teknolojiden anlamaz ama bayılırdı. Evde teknolojiye ait her şey vardı. Ama annem sadece sever, kullanmayı bilmezdi.”