Skip to main content
x 

Yeni nesil ne istiyor?

Genç Bakış'ın sezon finalinde tartışıldı.

Yeni nesil ne istiyor?
Yeni nesil ne istiyor?

12 Haziran 2013 Çarşamba gecesi, sezonun son programıyla ekrana gelen Abbas Güçlü ile Genç Bakış'ın konukları, Psikolog- Yazar Doğan Cüceloğlu ve Yetenek İletişim Danışmanı Elif Duru Gönn idi.
 
İşte programın özeti!
 
Doğan Cüceloğlu - Psikolog-Yazar
- Polisten önce gençlerle iletişim kurabilecek insanların olması ve onların nabzının tutulması önemli. Bu nabız tutma sürekli üniversitelerde olsa patlama yaşanmadan gençlerle konuşma imkanı olur.
- Bir gencin ben varım demesi için varolduğuna tanıklık yapan bir ortama ihtiyacı var. Ama bizim toplumumuza baktığınız zaman hakikaten siz varsınız, değerlisiniz ve size güveniyoruz mesajını verecek bir yapı yok.
- Şu anda gençler bir varoluş mücadelesi veriyorlar. Biz buradayız, bizi dinleyebilecek bir ortam oluşsun, konuştuğumuz zaman karşımızda sadece polisi görmeyelim diyorlar. Nasıl bir mesaj vermek istiyorlar içeriğine bakmak lazım.
- Güveni kaybetmek parayı kaybetmekten çok daha önemli. Gençlerin Hükümet'e, Vali'ye güvenmesi lazım.
- Bugün yaşanan olaylarda gençleri anlayabilmek için beni çağırırlarsa memnuniyetler giderim, gençlerimize ulaşmayla ilgili bildiklerimi anlatırım. Bu gençlerle konuşmaya başlamak lazım.
- 'İnatlaşmıyoruz, referanduma gidelim' mesajında iyi niyet görüyorum. Ama onun da öncesinde mutlaka gençlerle diyalog kurup yüzeyde görünen değil altta yatan sebeplere bakmak uzun soluklu çözümler üzerinde durmak gerek.
- Çağdaşlaşma, demokratikleşme sürecinde sosyal medya çok önemli bir fırsat. Özellikle gençlerin teker teker hesaba alınmazken bir kitle olarak hesaba alınacak bir gücü olduğunu
- Benden farklı olanın düşünme özgürlüğü korku kültürünün izin vereceği birşey değil. O yüzden çok masumane başlayan bir farklılık kim kimin burnunu sürtecek kavgasına dönmeye başlıyor. Sorunun çözümü mutlaka biz olmada. Ben-sen olduğun sürece çözermiş gibi oluyor ama o başka bir sorunun tohumunu şimdiden atıyor. Hep öyle olmuştur tarihte.
- 1968'de Türkiye'de iletişim kelimesi yoktu. O zaman komünikasyon, muhaberat, haberleşme deniyordu. Neden yoktu çünkü birey önemli değildi. 1971'de Hacettepe Üniversitesi'nde profesör Selahattin Ertürk ve ben iletişim kelimesini beraberce önerdik.
- Bireyin duygu ve düşünceleri dikkate alınmadığında nasıl şidddete, öfkeye dönüşüyor, dikkate alındığında ise nasıl yaratıcılığın kaynağı oluyor, bu farkedilmeye başlandı.
- Özgürlüğü biz bilinci içinde tanımlamak gerek.  İki tür 'ben' var. Birincisi 'ben' beni, ikincisi 'biz' beni. ' 'Ben' beni der ki; ben varım sen yoksun. Ben söylerim, sen dinlersin. Ben söylerim sen yaparsın. Ben değerliyim sen değersizsin. Sen bana aitsin tavrı içerisindedir.
- Gençlerimiz öfkelendiği andan itibaren bilsinler ki, anlamadan uzaklaştılar. Öfkelendiğiniz zaman mutlaka kullanılırsınız ama sakinken kolay kolay kimse sizi kullanamaz.
- Öfkelenmemek mümkün değil. Ama öfke mi senin efendin olacak sen mi öfkenin.  Farkına vardığın an bunun seçimini yapmak lazım. Farkına varamıyorsan ben ona kültür robotu diyorum. Programlanmıştır. Kültür sana şuna kızacaksın şöyle kızacaksın der ve yapmaya başlarsın. Kültür robotu insan özgürlüğünü hiçbir zaman bulamaz.
- Ben şu an gençlerimizin Türkiye'nin demokratik sürecine nasıl katılabilirim konusunu ciddi olarak düşünmesini istiyorum. Bir partinin gençlik kollarına katılabilir veya kendi aralarında yeni bir parti kurmaya doğru gidebilirler. Ama mutlaka bizim demokratik sistem içinde çalışıyor ve o bilinç içerisinde konuşuyor olmamız lazım. Bu enerjinin patlama şeklinde değil önümüzdeki birkaç yılı planlayacak sebat ve azime dönüşmesi lazım. Demokratik toplumda ürün böyle alınır.  Bu enerjinin organize olması, hedefini vizyonunu seçmesi, niyetinin saflığının farkına varması ve çalışması lazım.
 
Elif Duru Gönen - Yetenek İletişim Danışmanı
- Gezi protestolarının o kadar ciddiye gidebileceği düşünülmedi. Zaten çoğunlukla yaptığımız en büyük hata bu oluyor. Gençler konuştuğu zaman, tamam geçer deniyor. Onların stedikleri duyulmak. Konuştular konuştular dinlemedik ve böyle bir tepki çıktı ortaya.
- Şu an gençler sivil toplum bazlı bir tepki gösteriyorlar ve aslında bütün partilere karşılar.
-  Sosyal medya olmasa Gezi Parkı olaylarını belki bu kadar duymayacaktık.
- facebook, twitter... Bunlar büyük özgürlükler ama yarattığı tehlikeler de var. Aslında Y kuşağı sosyal medyaya biraz hazırlıksız yakalandı.
- Gençler hem hiç kolay olmayan bir ortamda yaşıyorlar, hem de müthiş belirsiz bir geleceğe hazırlanıyorlar. Şu anda varolan mesleklerin yüzde 50'si önümüzdeki 10 yıl içinde olmayacak.
- Gençler güvenmediği kişiyle iletişim kurmuyor.Güvenle ilgili problem yaşadığı yerden hemen uzaklaşıyor. Y ve Z kuşağıyla iletişim kurmak için herkesin ilk yapması gereken şey güveni ve şeffaflığı sağlamak.
- Evet şu an müthiş bir enerji var. Ama bir sonraki adımda nerede ne yapıyor, nerede duruyor olacağız, vizyonumuz ne olacak, bunun belirlenmesi gerek.
- Bütün kuşaklar eleştiriyor ama söylemiyordu. Yeni kuşaklar ise açıkça söylüyor. Gençler bize gerçeği gösterdiklerinde, kral çıplak dediklerinde bunu hazmetmek gerekiyor. O yüzden de insanları biraz daha şeffaflığa, açıklığa, netliğe davet etmek lazım.
- Sosyal medya, farkedilip, anlaşılıp, okullarda ders olarak okutulması ve gençlerin bilinçlendirilmesi gereken bir alan. Anne-baba ve eğitmenlerin derhal dijital okur-yazar olması gerekiyor.