Skip to main content
x 

Ali Tezel'den Sosyal Güvenlikle ilgili ipuçları!

Sosyal Güvenlik Uzmanı Ali Tezel, sosyal güvenlikle ilgili tüm merak edilenleri cevapladı...

Ali Tezel'den Sosyal Güvenlikle ilgili ipuçları!
Ali Tezel'den Sosyal Güvenlikle ilgili ipuçları!

Kıdem tazminatının kaldırılması, taşeron işçilik, çalışan annelere yeni düzenlemeler, ev hizmetlerinde çalışanların sigortalanması, sosyal güvenlikte son gelişmeler ve bilmediğimiz haklarımız... Sosyal Güvenlik Uzmanı Ali Tezel dün gece Abbas Güçlü ile Genç Bakış'a konuk oldu, A'dan Z'ye sosyal güvenlikle ilgili tüm merak edilenleri yanıtladı. 

İşte İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi'nden ekrana gelen Genç Bakış'ın geniş özeti; 

HER KADINA KREŞ YARDIMI GELİYOR
Şu an Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın kadının istihdamının arttırılması yönünde bir tasarısı var. Ama bunda iki şey amaçlanıyor; hem doğurganlığı arttırmak hem de kadını istihdamda tutmak. Çünkü bu projeksiyonla gidersek, çiftler iki çocuk yapmazsa nüfusumuz 2043 yılında 71-72 milyona inmeye başlayacak. Yaşlı nüfus çok olacak. O yüzden çoğalmamız lazım ama eğitimli çoğalmamız lazım. Ucuz işgücü olmaya aday olmamalıyız. Ve devletin çocuk yapana katkı sağlaması lazım. Muhtemelen şimdi çocuğu ilkokul çağına gelene kadar her kadına kreş yardımı yapılacak. Beklenen bu.

TAŞERON İŞÇİLİK BİTMEYECEK AMA DERTLERİN BİR KISMI ÇÖZÜLECEK
Taşeron işçilerle ilgili son düzenlemede iki seçenek var. Biri; kamuda çalışanların kadroya alınması, ikincisi de, özel sektörde çalışanların birer yıllık değil, üçer yıllık sözleşmelerle çalıştırılması. Meclis'ten Kasım ya da Aralık ayında geçmesi bekleniyor. Geçerse taşeronluk bitmez ama en azından şu andaki dertlerinin bir kısmını çözmüş olurlar.  

KIDEM TAZMİNATINI KALDIRIRSANIZ SOSYAL PATLAMALAR YAŞANIR
Kıdem tazminatını kaldırırsanız, çalışanların hayallerine dokunursanız, sosyal patlamaların önüne geçemezsiniz. 1960'lardan beri kıdem tazminatı var. Ama OECD, IMF, TÜSİAD her yıl kıdem tazminatı kaldırılsın ya da düşürülsün diye rapor yayınlarlar. Ve buna da Avrupa'da kıdem tazminatı yok örneği verirler. Doğru. Almanya'da yasalarda yok ama her şirketin kendi fonu var. Tamam Almanya'yı örnek alacaksak, oradaki işsizlik yardımını, çocuk yardımını da getirelim. Neden en kötüsünü alıyoruz? Almanya'da çocuk yardımı, 3 çocuk varsa 800 euro civarında, bizde sıfır lira. Sadece memurlara var, 6 yaşından küçükse 18 lira, 6 yaşından büyükse 12 lira.  

KIDEM TAZMİNATI KALDIRILINCA NE OLACAK?
Şimdi devlet diyor ki ben kıdem tazminatını kaldırıp yerine bir fon kuracağım. Bu kıdem tazminatının kaldırılmasının yıllara yayılmış halidir.Yasa diyor ki fon gelirse 10 yıl boyunca fondan kimseye para vermeyeceğim, 10 yıl sonra ödemeye başlayacağım. Hangi fon 10 yıl yaşadı? En uzun yaşayan tasarruf teşvik fonu, 9 yıl yaşayabildi. 10 yıl sonra gelen hükümet, 'geçmiş hükmetler bu fonda para bırakmamış' derse ne olacak?

DOĞUM İZNİ ARTTIRILMASIN
Bizde kadın istihdamı yüzde 21 oranında. Bu hem biraz kültürel yapımızdan hem de istihdamın kadına pek meyilli olmamasından kaynaklanıyor. İstatistiklere göre lise üstü eğitim gören kadınların yüzde 73'ü çalışıyor. Okuryazar olmayanların ve ilkokul mezunlarının  yüzde 11'i.
Eğitimli nüfus ortalama 1 çocuk doğuruyor. Okur-yazar olmayan ve ilkokul mezunu kadınlarımız ise hem çalışmıyor, hem de 4 çocuk doğuruyor. Bizim kadın eğitimine çok ağırlık vermemiz gerek çünkü eğitimli kadın çalışıyor. Eğitimli kadın, eğitimli nüfus meydana getiriyor. Son yıllarda kadınların okur-yazarlık oranı artmış. AK Parti iktidara geldiğinde yüzde 43'müş, şimdi yüzde 72.  
Kadınların doğum izninin arttırılmasına taraftar değilim. Çünkü bu iznin arttırılması işverenleri kadın istihdamından caydırır.  

SEÇİM ÖNCESİ EMEKLİLERE İNTİBAK YASASI ÇIKMAZ
Seçim öncesinde emeklilere yönelik bir iyileştirme beklemiyorum. Ama olması gerektiğini düşünüyorum çünkü 1999 öncesi için bir intibak yapıldı. Asıl intibak 2000 ve 2008 sonrası emekli olanlara gerekiyor. Mutlaka bir intibak yasası çıkmalı ve sadece SSK değil, Bağ-Kur ve memur emeklilerini de kapsamalı.

İŞÇİLER PATRONLARINDAN İKİ KAT FAZLA VERGİ VERİYOR
Sosyal devletin en önemli göstergesi sosyal güvenlik açıklarıdır. Bir ülkenin sosyal güvenlik açığı ne kadar yüksekse o devlet o kadar sosyal devlettir. Bizim açığımız şu anda dünyada en düşük açık; yüzde 1. Bu sosyal devlet olmadığımızı gösteriyor. Avrupa ortalaması yüzde 16, İskandinav ülkeleri yüzde 19.

Sosyal Güvenlik Bütçesi'nin açığını Genel Bütçe'den yani zenginlerin, çok kazananların vergi vermesi gereken bütçeden alacağız. Genel bütçeye bakıyoruz, 2011 yılı rakamlarına göre 220 milyar lira vergi gelirimiz var ve bunun sadece 21 milyar lirasını zenginler vermiş. 48 milyar lirasını işçi ve memur maaşlarından kesmişiz. Yani işçiler, patronlarından iki kat fazla vergi vermişler. 43 milyar lirasi ÖTV ve KDV yani bizler vermişiz. Yani bu zenginden değil fakirden alınan vergilerle oluşan bir bütçe. Bu bütçeden Sosyal Güvenlik Bütçesi'ne para aktarmaya yani fakirin fakire bakmasına bile izin vermiyoruz.
Dünyada dolaylı vergi yüzde 50'den az, bizde yüzde 76. 

KILIÇDAROĞLU SSK'YI BATIRDIYSA İYİ YAPMIŞ
Eğer Kemal Kılıçdaroğlu SSK'yı batırdıysa iyi yapmış. Sosyal güvenlikte açık olmalı ki sosyal devlet olalım. Biz 1992'de sosyal devlet olduk. Çünkü sosyal güvenlik ilk o zaman açık verdi. O tarihe kadar sıfır açık vardı hatta fazla vardı.

ESNEK ÇALIŞMA MODELİ NE?
Esnek çalışma modeli getireceğiz diyorlar. Bu şu demek; diyelim ki bir kişi biryerde 1000 liraya çalışıyor. Diyecekler ki bundan sonra günde 8 değil, 4 saat çalışacaksın ama 500 lira alacaksın. Senin yerine bir başkası da 4 saat çalışacak o da 500 lira alacak. Böylece 2 çalışanımız oldu. Yani esnek çalışma modeli işçinin ücretinde esneklik getiriyor ama işçinin giderinde esneklik yok. Ev sahibine evde gece yatıyorum, gündüz yatmıyorum yarım kira vereyim diyebilir mi?

EV HİZMETLERİNDE ÇALIŞANLARIN SİGORTALANMASI
1964 yılından beri ev hizmetlerinde sürekli çalışanlar sigortalıdır. Yeni birşey değil. Burada sürekli kavramı önemli. 1 aydan az süreli işler süreksiz, 1 aydan fazla olanlar sürekli. Ama bu 30 gün olarak algılanmasın. Diyelim ki benim evime her çarşamba bir temizlikçi geliyor. Bu sürekli sayılır. Ben onu ev sahibi olarak sosyal güvenlik sistemine kayıt ettirmek ve primlerini ödemekle mükellefim. Burada dert sosyal güvenlik mevzuatımızın, yanında 2 bin işçi çalıştıranla, evinde haftada 1 gün hizmetçi çalıştıranı bir tutması. Bürokratik işlemler aynı. Ev sahibinin her ay internetten sisteme girip, Fatma hanım benim evimde bu ay 4 gün çalıştı, şu kadar para verdim demesi lazım. Her bir yanlış işlemde 2 bin lira cezası var. Birçok Avrupa ülkesinde uygulanan sosyal güvenlik fişi sistemi uygulanması gerek.  

1 MAYIS 2008'DEN SONRA İŞE GİRENLER 380 LİRA EMEKLİ MAAŞI ALACAK 
1 Mayıs 2008'den sonra işe girenler 65 yaşında emekli olacaklar. Maaş hesaplama sistemini de değiştirdiler. Bugün işe giren bir çocuk 65 yaşına kadar çalışırsa 65 yaşına geldiğinde bugünkü rakamlarla 380 lira emekli maaşı alacak.  

ANKET SORUSU DEĞİŞTİ İŞSİZLİK RAKAMLARI DÜŞTÜ
İşsizlik rakamları TÜİK anketleriyle belirleniyor. 1999'da işsizlik yüzde 11-13 arasındaydı. O tarihteki anketlerle şimdiki anket soruları aynı değil. O tarihteki anket sorusu; 'Son bi hafta içerisinde, en az bir saat çalıştınız mı?' Evet diyenler çalışan, hayır diyenler işsiz sayılıyordu. Şimdiki TÜİK anketinde soru şu; 'Son 6 ay içerisinde, herhangi bir şekilde çalıştınız mı? '  Ben Başbakan olsam işsizliği bir haftada sıfıra düşürürüm. Soru şu; 'Hayatınızın herhangi bir döneminde 1 saat çalıştınız mı? ' 99 anketlerini uygulasak işsizlik rakamlarımız yüzde 21. Şu anki ankete göre ise yüzde 10 civarında.

ACİLDE PARA ÖDENİR Mİ?
Hastanelerin acillerinde şu an herşey bedava. İster SGK'lı olsun ister olmasın. Bütün hastaneler acillerini vatandaşlara açmak zorunda. Muayene parası filan, hiçbirşey yok. 2011 yılı rakamlarına göre yüzde 65'imiz polikliniğe gitmişiz, yüzde 35'imiz acile. Yüz kişiden 35'inin acil olması pek mümkün değil. Kötüye kullanılıyordu. Şu anda hastanelerde Yeşil alan uygulaması var. O da biraz hastaneler tarafından kötüye kullanıldı.

Hastaneye gidiyorsunuz önce acil mi değil mi diye bakıyorlar doktorlar. Acil değilsen yeşil kapıya geç diyor. Yeşil kapı, paralı kapı demek. Orada da iyi niyet yok. Son 8 aylık uygulamalara göre şimdi de acil hastaların sayısı yüzde 35'ten yüzde 1'e düşmüş. Ne biz acili kullanırken doğru kullanıyoruz, ne de hastaneler para almak adına yeşil alanı doğru kullanıyorlar.  

SAĞLIK HARCAMALARI EMEKLİ MAAŞLARININ YARISI KADAR
Herkesin sosyal güvencesi var ama paran varsa var, yoksa yok. Devlet hastanelerinde ayakbastı parası 5 lira, özel hastanelerde 12 liradır. Ama bunlar maaştan kesiliyor görmüyorsunuz. 2008'deki sosyal güvenlik reformuyla sistemi emeklilik ve sağlık olarak ikiye ayırdık. Sağlık kısmında ne kadar hasta olursanız hastaneyi işleten ve size ilaç satan sermaye o kadar zengin olur. Sistemi 2008'e kadar sağlığa harcadığımız para emekli maaşlarının 7'de 1'i idi. Şu anda ise yarı yarıya. Yani yaklaşık 140-150 milyar emekli maaşı ödüyoruz, sağlığa 80 milyar lira harcıyoruz. Sağlığa harcanan paranın tamamı sermayeye, ilaç endüstrisiyle, özel hastene endüstrisine gider. O yüzden emekli maaşları yükselemez. 

GENEL SAĞLIK SİGORTASI'NDAN ÖNCE ÖĞRENCİLERE SAĞLIK HİZMETİ BEDAVAYDI
1 Ekim 2008'de getirilen Genel sağlık Sigortası olmasaydı, her üniversitenin bir medikososyal birimi vardı, bütün öğenciler, tüm sağlık hizmetlerinden bedava yararlanırdı. 2008 düzenlemesinde yabancı uyruklu öğrenciler unutuldu ama 2011'de çıkan bir yasayla yabancı uyruklu öğrenciler de Genel Sağlık Sigortası kapsamına alındılar.

ZORUNLU GENEL SAĞLIK SİGORTASI
Zorunlu Genel Sağlık Sigortası kapsamında 18 yaşını bitiren, öğrenci olmayan gençler, ya da öğrenci olsa bile 25 yaşından büyük olan gençler, çalışmıyor olsa da anne-babalarının sağlık güvencesinden yararlanamıyor. Gelir testine girmek zorunda. Girmezse her ay 220 lira borç yazılıyor. Gelir testine girerse anne-babanın gelirine bakarak bir ücret belirleniyor. Böyle 2.5 milyon öğrenci var. 

İŞ-KUR HANTAL
İş-Kur işsize iş, işverene de işçi bulabiliyor mu? İş-Kur çalışıyorsa İş ve Meslek Danışmanalrını almaya başladığı 3 yıldan beri çalışıyor. Bir an önce İş-Kur'da işe alınmaları gerek. 

İŞSİZLİK FONU'NDAN KİMLER, NASIL YARARLANABİLİR?
İşsizlik Fonu'ndan, kendi istek ve iradesi dışında işsiz kalanlar yararlanabilir. İşsiz kaldığı tarihten geriye doğru 3 takvim yılı içinde en az 600 günü varsa 6 ay, 900 günü varsa 8 ay,  1080 günü varsa 10 ay boyunca işsizlik sigortasından ödenek alabilir. Ödenek rakamı son 3 aylık ücret ortalamasının yüzde 40'ı kadar. Ancak asgari ücretin yüzde 40'ından az yüzde 80'inden çok olamaz. O yüzden şu an işsizlik fonunda çok para birikti. Eğer GAP'a ve duble yollara para aktarılmasaydı fonda şu anda 128 milyar lira para olacaktı. Fakat şu an 68 milyar var. İşsizlik Fonu'ndan işszilere ödenen para toplanan paranın yüzde 2'si kadar.

MALULEN EMEKLİLİK İLE ÖZÜRLÜ EMEKLİLİK KARIŞTIRILIYOR
Malulen emeklilik ile özürlü emekliliği karıştırılıyor. Yüzde 40 vergi indirimiyle vatandaşlarımız özürlü emeklisi olurlar ve yaşa tabii değillerdir. 15 yıllık sigortalılık süresi ve bu süre içinde 3600 gün yani 10 yıl çalışarak emekli olma hakkını elde ederler yani 33 yaşında emekli olabilirler. Ve normal emeklilerdir. Diğer emekliler gibi emekli olduktan sonra hem emekli maaşı alıp hem de bir iş yerinde çalışıp Sosyal Güvenlik Destek Primi ödeme hakkına sahiptirler. Sadece yüzde 60'tan fazla orana sahip olanlar malulen emekli olabilirler. Onların yeniden çalışma hakkı yok yani çalışabilir ama emekli maaşı kesilir.  

MESLEK HASTALIĞINA ÖMÜR BOYU ÜCRET
Eğer bir meslek hastalığına yakalanmışsanız, bunu Sağlık Kurulu'ndan teyit ettirdiğinizde iş kazası geçirmiş gibi aylık bağlanır. Diyelim ki iş yerinde ağır kaldırmaktan bel fıtığı oldunuz ve bu nedenle vücudunuzun çalışma gücü yüzde 20 azaldı, mesela aylık geliri bin lira ise SGK ömür boyu her ay kendisine 200 lira öder. 

11 MİLYON İŞÇİNİN 400 BİNİ SENDİKALI
1980 ihtilaline kadar 4.5 milyon işçinin 4 milyonu sendikalıydı. Şu an 11 milyon işçinin sadece 400 bini sendikalı. 

TAKSİCİLER KIDEM TAZMİNATLARINI ALABİLİR
2005 yılına kadar sadece plaka sahipleri değil, şoför odasına kayıt olmakla beraber soförler de Bağ-Kur'lu sayılıyordu. 2005 yılında Soförler Odası'na kayıt olmaları yasaklandı, sadece plaka sahipleri Bağ-Kur'lu olabilir dediler ve soförler açıkta kaldı. Normalde plaka sahibi onları sigortalı yapmak zorundaydı.

Sosyal Güvenlik Kurumu İl Müdürü Mustafa Kurca, kendisi de öğrenciliğinde taksicilik yaptığından sorunlarını iyi bildiği için, taksiler üzerinde sıkı denetim başlatıp hangi soför sigortalı hangisi değil belirledi. Sonunda plaka sahipleri bizi bu işten kurtar diye, zamanın Çalışma Bakanı Ömer Dinçer'e çıktılar. O da 2011 yılında sosyal güvenliğin ruhuna tamamen ters bir kanun çıkardı. Dedi ki; bir taksi veya minibüste çalışan soför, bir tiyatroda, sinemada, dizide oynayan sanatçı, ayda 10 günden az çalışıyorsa kendi primini kendi cebinden ödeyecek, ayrıca bir de vergi kayıtları olacaktır.

Yani soförler şu an ceplerinden ayda 220 lira sigorta primi yıllık yaklaşık 400 lira da gelir vergisi ödüyorlar. Aslında 30 gün çalışıyorlar ama işverene 30 gün çalışıyorum sen ödeyeeksin dese, işinden olacak. O yüzden işverenle beraber oturup ayda 9 gün çalışıyorum diye sözleşme imzalıyorlar.  

13 yıldır aynı takside çalışan taksici, plaka sahibini iş mahkemesinde dava etse 13 yıllık kıdem tazminatını alır. Yaklaşık 26 bin lira. Hizmet tespit davası açarak 13 yıllık sigotasını da alır. Ve sonunda emekli de olur.  

DERS SAAT ÜCRETLERİ DÜZENLENMELİ
Ders karşılığı çalışan öğretmenlerimiz var. Bunlar ne sözleşmeli ne kadrolu. Ders saati 8-9 lira. Bunun en güzel çözümü ders saati ücretlerini gerçek bir rakama çıkarmak. Emeklilik için her 7.5 saati 1 gün olarak hesaplanıyor. İsterlerse eksik kalan günlerini cebinden ödeyip 30 güne tamamlama hakkına sahip.   

AÇLIK SINIRININ ALTINDA YAŞIYORUZ
Kapitalist sistem köyden kente göçü destekledi. İş piyasasının, sanayi şehirlerinin etrafına gecekonduları öyle bir yığdılar ki iş arayanların sayısı çoğaldı ve açlık düzeyinde çalışmaya razı oldular. 1 kişi için açlık seviyesi 1000 lira, 4 kişilik bir aile için 2500 lira. Yani şu an açlık sınırının altında yaşıyoruz.   

SÜNNETÇİYDİM SGK UZMANI OLDUM
1985'te 18 yaşında, sağlık memuru olarak mezun oldum. Sünnetçiydim. Sonra da 10 yıl boyunca geceleri hastanede çalıştım, gündüzleri üniversiteye devam ettim, 2 üniversite bitirdim. Sonrasında ÖSYM'nin yaptığı bir sınavla Sosyal Güvenlik Kurumu'na müfettiş olarak girdim. Bu mesleği seçmemin sebebi şu; annem babam sosyal güvencesi olmadan öldüler. Babam 4 daire yapmıştı. Bu benim emekli maaşım, buradan kira geliri gelir diyordu. Sosyal güvenlik bilinci yoktu. Ben de bu millete bunu aşılamam gerek dedim, 1996'dan beri köşe yazarlığı, 2003 yılından beri televizyon programları yapıyorum. Doğruyu söyleyeni dokuz köyden kovarlar. Olsun onuncu köye gitmeye razıyım.   

KISA KISA... 
Alo 170'e sosyal güvenlikle ilgili ihbarlarda bulunabilirsiniz. Çalışanlarımız haklarını bilip, savunmalı. Benim siyasetle işim yok. A partisi, B partisi farketmez. Ben sistem eleştirisi yapıyorum.