“O Kız”da savaş bayrakları açıldı! Bir yanda Ozan’dan diğer yanda Doruk’tan darbe üstüne darbe yiyen Sitare’nin pes etmeye hiç mi hiç niyeti yok. Bu hırslı kadının yıllar içinde titizlikle inşa ettiği imparatorluğu korumak için yapacakları herkesi hayrete düşürecek!
İzleyici çarşamba akşamları Kanal D ekranına kilitleniyor. “O Kız” 9 bölümdür reyting rekorları kırıyor. 45 yaşında olmasına rağmen 5 yaşında bir çocuğun zekâsına sahip olan Kadir (Erkan Petekkaya) ile ona annelik yapan kızı Zeynep’in (Dilin Döğer) duygusal hikâyesi büyük ilgiyle izleniyor. Ancak “O Kız”ın elde ettiği bu başarının kahramanları yalnızca Kadir ve Zeynep değil. Dizide öyle bir üçlü var ki, atacakları her adım merakla bekleniyor. Aralarındaki “intikam” soslu ilişki, heyecanı hep zirvede tutuyor. Sitare, Ozan ve Doruk... Onlar savaş bayraklarını açarken, akıllarda tek bir soru var: Bu savaşın bir galibi olacak mı?
İntikam zamanı!
Senarist Sırma Yanık bizim için sürprizlerini hazırlayadursun, gelin biz bu savaşın tarafı olan o dişli karakterlere biraz daha yakından bakalım...
Sitare... 40’lı yaşlarda, güzel ve yırtıcı bir iş kadını. Sadece güzelliği ve seksapeliyle değil cool duruşu, karizması ve başarısıyla da baş döndürücü bir kadın. Dünün reklam ajansı patroniçesiyken, geleceğin sosyal medyada olduğunu öngörmüş ve sektörün en köklü sosyal medya ajansının sahibi olmuş.
Ozan... Sitare’nin patroniçeliğinin ilk ‘projesi’, aynı zamanda yasak aşkı. Anadolu’nun bağrından kopup ışıltılı hayatın içinde olmak için İstanbul’a gelmiş bir genç. Asıl ismi Halil. Sitare tarafından keşfedilince adı ‘Ozan Mert’ olmuş, tüm hayatı değişmiş. Ancak kendini bulduğu bu görkemli dünyanın ikiyüzlülüğü ve Sitare’nin ona yaşattığı hapis hayatı içinde ne kadar mutlu, işte orası tartışılır...
Ve Doruk... Sitare’nin üvey oğlu. Bir yandan babasının şüpheli dünya seyahatini araştırırken, bir yandan da Sitare’nin ondan çaldığı her şeyi geri almanın peşinde. Doruk’un gelişi tüm dengeleri değiştirdi, Sitare’nin imparatorluğunu derinden sarstı. Ajansını, odasını, yalısını birer birer elinden aldı. Ancak Sitare’nin pes etmeye hiç niyeti yok.
Doruk, üvey annesinin hayatını altüst edebilmek için Ozan’la da iş birliği içinde. İki genç, gizemli bir anlaşma için el sıkıştı. Ancak bu anlaşma ikisini dost yapmış sayılmaz. Çünkü Zeynep’in varlığı, Doruk ile Ozan arasındaki bağı da çetin bir rekabete dönüştürecek.
Bakalım bu savaşta kim kazanacak, kim kaybedecek...
Yapımı Content House tarafından gerçekleştirilen, yönetmen koltuğunda Deniz Yılmaz Şayir’in oturduğu “O Kız” çarşamba akşamı saat 20.00’de 10. bölümüyle Kanal D’de olacak.
Sitare’den hayat dersleri!
"Ayağına taş mı takıldı? Tökezledin mi? Yere daha sert basacaksın! Düştün mü? Yere mi kapaklandın? Hemen kalkacaksın! “Uf” mu oldun? Dizin mi kanadı? Kanaya kanaya kanatacaksın! Ben hayattan bunu öğrendim."
Bir zamanlar masum bir kız çocuğuydu...
Performansıyla her bölümde takdir toplayan Sezin Akbaşoğulları, canlandırdığı karakteri şöyle anlatıyor:
“Sitare de bir zamanlar masum bir kız çocuğuydu. Yaşadığı hayat onu sertleştirmiş, saldırgan biri yapmış. En büyük hedefi güçlü kalmak, gücünü kaybetmemek. Sitare’yi benim için ilginç kılan şey buralara nasıl geldiğini de görecek olmamız ve belki de bir yüzleşme yaşayacak kendiyle. Çünkü ‘O Kız’ onun için de çok çağrışımlar barındırıyor kendi hayatına dair.”
İkisi de yakışıklı ikisi de karizmatik!
Ali Öner ve Cengiz Orhonlu ekranın yeni gözdeleri. Hayran kitleleri günden güne genişlerken, sosyal medyadaki takipçi sayıları da durmadan artıyor. Peki bu ‘yakışıklılık’ mevzusuna onlar ne diyor?
Cengiz Orhonlu: Uzun süre kendimi beğenmedim. Bakış açım herhalde farklıydı. Sonra kendini sevmeden başkasını sevemeyeceğini anladım. Burada aynaya bakıp kendini beğenmekten de bahsetmiyorum. Demek istediğim, kendinle barışmak. İnsan önce kendiyle olan derdini çözmeli ki başkasına derman olsun.
Ali Öner: Ben çocukluk ve ergenlik dönemlerinde kendimde her zaman beğenecek bir şey bulurdum aslında, bence insan kendiyle barışık ve biraz da özgüvenli olmalı. Ama liseden sonra çevremdekilerin bu yönde övgüleri arttı. Aslında liseden sonra toparladım diyebiliriz. Bence karizma, bir duruş ve tarz meselesi. Yakışıklılıkla pek ilgili olduğunu düşünmüyorum. Kendime bu konuda yorum yapamam, çünkü karizma dediğimiz olgu biraz da dışarıdan anlaşılan ya da yakıştırılan bir durum gibi geliyor bana.
Neden ‘O Kız’?
“O Kız”ın hikâyesinde sizi ne çekti? Neden ‘evet’ dediniz bu diziye?
Sezin Akbaşoğulları: Bir kadın meselesi olması öncelikle. Eğer yeterince güçlüysen, önemli bir statün varsa olayların ve insanların nasıl da kolaylıkla manipüle edilebileceğini biliyoruz. Hikâyemizde de masumiyetin, temizliğin sembolü olan ‘O Kız’ o kadar köşeye sıkışıyor ki bütün masumiyetini çiğneyip bir savaşa giriyor. Bakalım kazanabilecek mi?
Cengiz Orhonlu: Bu işe, yazarından yönetmenine ekibe çok hayran kaldım. Ozan karakteri de sinirimi bozdu. Cepten yiyemeyeceğim ve çok zorlamak istediğim bir karakterdi. “Ben bu adamı bulmak istiyorum” dedim ve üzerine çalışmaya başladım.
Ali Öner: Senaryoyu ilk okuduğumda çok heyecanlandım. Gerçekten etkileyici; insanın başkalarına karşı olan yaklaşımını ve davranışlarını sorgulatan bir hikâye. Hayata dair pozitif mesajlar veriyor. Ayrıca dizinin güçlü bir oyuncu kadrosu var. Beni en çok etkileyen bunlar oldu. Ve tabii Doruk karakteri. İyi ve temiz kalpli, çok iyi eğitimli, varlık içinde ama baba sevgisi görmemiş, annesi ile birlikte doğduğu evden ayrılmak zorunda kalmış, dünyanın bir ucunda büyümüş bir adam. Çok küçük yaşta olgunlaşmış ama bir yanı da hâlâ çocuk kalmış. Onu canlandırdığım için çok mutluyum.
Bunları biliyor muydunuz?
- Sezin Akbaşoğulları’nın spora çok önem verdiğini, günlük yaşamında spor yapmayı hiç ihmal etmediğini ve dizinin 3. bölümünde de bir yoga performansı sergilediğini...
- Cengiz Orhonlu’nun usta sanatçı Kamuran Akkor ile baterist, orkestra şefi Vasfi Uçaroğlu’nun torunu olduğunu... Dedesinin isteği üzerine küçük yaşta piyanoyla tanıştığını ve o yaşlarda başlayan müzik tutkusunun peşini hiç bırakmadığını...
- Ali Öner’in tam bir motosiklet tutkunu olduğunu... Çocukken motor tamircisi olan babasının yanına sık sık gidip motosikletlerin üzerinde oyunlar oynadığını ve bu merakının hiç dinmediğini...
Ali Öner, “Motor sürmek benim için büyük tutku, kendimi en özgür hissettiğim yer” diyor.
Set eğlencesi...
Müziğe de yeteneği olan Dilin Döğer ve Cengiz Orhonlu’nun dizi setindeki en büyük eğlencesi, gitar çalıp şarkı söylemek. İki oyuncunun sosyal medyada da paylaştığı o videolar izlenme ve beğeni rekorları kırıyor. Hayranları ikiliden bu alanda bir sürpriz bekliyor...