İstanbul’a ilk geldiğimde çok ağladım!
Hep kendime odaklanıp işimi nasıl daha iyi yaparım, onun peşine düştüm. Kendimi hayallerle asla sınırlamıyorum, hayatın akışına göre yaşamayı tercih ediyorum.. Genel olarak geçmişte yaşadığım hiçbir şeyden pişman olmadım. Yaşadıklarım beni ben yaptı..
Babam Kastamonulu, annem Sinoplu. Görücü usulü tanışıp evlenmişler. Sinop’ta doğup büyüdüm. Kalabalık bir ailemiz vardı. Yedi kardeşiz. Ben en küçükleriyim, tekne kazıntısı... Beş abim olduğunu duyanlar küçük yaşlardan beri hep çevremden korkup kaçtı! Koruyup kollanma açısından abilerimin hayatıma etkisi büyük oldu, kendimi hep güçlü hissettim.
Daha delikanlı bir kız oldum. Büyüdüğüm coğrafyanın, Karadeniz’in enerjisi ruhuma ve hayatıma çok yansıdı. Mesela gülmeyi çok seviyorum. Her şeye güzel bakmaya özen gösteriyorum. Mutsuzlukların kenarından köşesinden kaçmaya çalışıyorum.
Oyunculuk çocukluk hayalimdi’ gibi bir klişe söylemeyeceğim ama küçük yaşlardan beri ileride ne tür bir meslek yapmam gerektiğini çok iyi biliyordum; sanatla ilgilenecektim. Bu yüzden üniversite sınavında ilk tercihim Mimar Sinan Üniversitesi oldu ama kısmet, İstanbul Üniversitesi Sinema Televizyon Bölümü’nü kazandım... Bu sayede İstanbul’a kalıcı olarak yerleştim. Sinop küçücük bir şehir. Orada her şey sakindi, herkes birbirini tanırdı. Özgür ve rahattık. Geceleri deniz kenarında oturup çekirdek çitlerdik.
İstanbul’un kaosu başlarda beni korkuttu. Çok ağladım. Geri dönmeyi düşündüğüm zamanlar oldu ama pes etmedim. En büyük destekçim annemdi.
Alaylıyım, setlerde büyüdüm, çevremdekilerden hep daha fazla ne öğrenirim, bunun peşinde oldum. Güzellik bu mesleğe başlarken önemli ama tek başına yeterli değil. Sadece oradan ilerlemeye çalışsaydım ilk işimden sonra ilerleyemezdim. Ayrıca gerçekten kendimi güzel bulmuyorum. Sıradan bir insanım işte!
Beni Miranda Kerr’e benzetiyorlar... Çok başarılı ve güzel bir kadın. Ama hayatım boyunca kimseye benzetilmekten hoşlanmadım ve hoşlanmayacağım. Kulvarlarımız bile farklı... Ben Ayça’yım, o Miranda... Hiç estetiğim yok, sadece dişlerim yapıldı. Onlar da Özcan (Deniz) Bey’in önerisiyle yaptırıldı..
"Altınsoylar"da Burcu karakterini canlandırıyorum. O da benim gibi özgürlükler ülkesinin mağrur prensesi... Kendi ayakları üzerinde durmak isteyen bir kız. Bu yolda karşısına ailesi ve nişanlısı çıkıyor. Ailesi evlenmesi için baskı yapıyor, o da okulun bitmesini şart koşuyor. Okul bittikten sonra da bütün altınları alıp kaçarken Oğuz karakteriyle karşılaşıyor. Yağmurdan kaçarken doluya tutuluyor ve Altınsoylar ailesinin içine düşüyor. Bugünlerde hepimizin böyle bir diziye ihtiyacı vardı. Seyircilerin nefes almasını sağlayan bir dizi yaptık. Başta yönetmenimiz Türkan Derya olmak üzere bütün ekiple enerjilerimiz tuttu. Sabah 05.00’e kadar çalışsak bile hâlâ gülümsüyor oluyoruz.
Röportajın Devamı İçin Tıkla: http://www.hurriyet.com.tr/galeri-40274772#p=1